Hac (Arapça: الحج), İslam dininin erkanından sayılan ve dinin en büyük göstergelerinden olan siyasi-ibadi bir ameldir. İslami öğretilere göre, gerekli şartlara sahip olan her bireyin, ömrü boyunca en az bir defa hac farizasını yerine getirmesi farzdır. Akıl, ergenlik, özgürlük ve gerekli kudrete sahip olmak haccın farz olan şartlarındandır. Farz olan hac, "kiran", "ifrad" ve "temettü" olmak üzere üçe ayrılır. Meşhur görüşe göre, Şevval, Zilkade ve Zilhicce aylarında yerine getirilir. Bir hacı ihrama girdiği andan itibaren, bazı şeyler kendisine haram olur. Hac ibadeti, ihram, Arafat’ta ve Meş’er'de beklemek, Mina’ya gitmek, Şeytan taşlamak, Sefa ve Merve arasında sa’y etmek, nisa tavafı ve namazı, ziyaret tavafı ve tavaf namazından oluşur.
Hac'cın Lügat ve Terim Manası
Arapça bir kelime olan "Hec" حَجّ veya "Hic" حِجّ için, "delil", "delil sunmak" ve "önemli bir işi kastetmek" manaları zikredilmiştir.[1] İslami kaynak ve metinlerde, özellikle fıkhi kaynaklarda "Hac"dan kasıt, belli günlerde bazı amel ve ibadetleri yerine getirmek için Allah’ın evine doğru yola düşmektir. Bazı fakihlerin tabirlerine göre hac, fıkıh literatüründe Mekke’de her biri özel bir mekanda yapılan amellerin tamamıdır.[2] Hac ayininin ibadet yönünden yapılan işlerin tamamına "Hac menasiki" (ayini) denir.[3] "Menasik" kelimesi (Arapçada "Mensek" kelimesinin çoğuludur), "ibadet zamanı veya mekanı", "ibadet etmek" ve "kesim yeri" manasını taşır. Bu kelimenin manası genişlemiş ve Mekke’de, bir hacının yerine getirdiği amellerin tamamına delalet eden bir mana kazanmıştır.[4]
- Kuran’da, hac hakkında birçok ayet vardır ve hac, kudret sahibi kimselere bir teklif[5], büyük nişane ve tazim etmeye layık[6] sayılmıştır.
- Hac suresinin 27. ayetine göre, Hz. İbrahim (a.s), hac hükümlerini halka anlatmakla görevlendirilmiştir. Kur'an-ı Kerim, belli bir zamanı olan bir ibadet olarak haccı tanıtmıştır. Hilalin görülmesi ise, yeni bir ayın girişine ve hac mevsiminin ulaştığına dair bir göstergedir.[7]
- Kuran’da ayrıca, haccın yerine getirilmesi gereken aylar belirtilmiştir.[8] Bu esasa göre bir cahiliyet geleneği olan haram ayların değiştirilmesi ve hac ayininin öne alınması veya geriye atılması yasaklanmıştır.[9]
- Başka birçok ayette hac ayininin fıkhi ve ahlaki hükümleri açıklanmıştır. Örneğin temettü haccının Mekke ve Harem ahalisi olmayan kimseler için koyulması[10], belirtilen adaba uygun olarak Meş’eru'l Haram ve Arafat’ta beklemek[11], kurban kesmek ile ilgili hükümler[12], hac ayini boyunca avlanma hükümleri[13], Allah’ın evini tavafın farz oluşu[14], Sefa ve Merve arasında sa’y etme[15], kurban kesmeden önce saçı kazıtmanın caiz olmaması[16], hac esnasında ticaret ve kazancın caiz olması[17], ve ayrıca insanın eşiyle kavga etmesi veya yakınlaşması[18], hac amelleri esnasında hoş görülmeyen bazı cahiliyet sünnetleri ile muhalefet etme[19] gibi bazı işler de hac merasimi boyunca yasaklanan veya çirkin amellerdendir.
- Rivayetlerde hac, oruç ve cihattan ve hatta namaz dışında bütün ibadetlerden üstün sayılmıştır.[20] Hac ayininde insan için sayısız fayda ve esrar gizlidir. İmam Sadık’tan (a.s) rivayet edilen bir hadiste, İmam (a.s) şöyle buyuruyor: “Hacı Allah’ın misafiridir. İsterse ona ihsanda bulunur ve isterse ona icabet eder. Eğer hacı, O'nun katında birinden şefaat dilerse, kabul eder ve hacı istemeyi bıraksa da Allah ihsanda bulunmaya devam eder.”[21] İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen başka bir hadiste ise, şöyle buyuruyor: “Hacılar, Mina’da beklemeye koyulduklarında, Allah tarafından bir nida gelir: Eğer benim hoşnutluğumu istiyorsanız bilin ki ben, razı oldum.”[22]
- Hadislerde, hac İslam dininin erkanından[23] ve işlerin en üstünü ve farizaların en değerlisi sayılmıştır.[24]
- İmam Ali (a.s) haccı, güçsüzlerin cihadı olarak adlandırmış[25] ve kendi vasiyetinde haccın en küçük getirisinin günahların bağışlanması olduğunu buyurmuşlardır.[26]
- Hadislerde farz olan haccı eda etmemek veya geciktirmek şiddetle kınanmış, dünyevi ve uhrevi olumsuz netice ve sonuçlar doğuracağı beyan edilmiştir.[27]
- Hadislerde hacca o kadar önem verilmiştir ki Müslümanların idarecilerine, hac farizasını yerine getirmeyenleri buna zorlamaları ve ihtiyaç olduğunda yolculuk masraflarının Beyt’ül Mal'dan karşılamaları farz kılınmıştır.[28]
Hac Hükmünün Hikmeti
- Hac hükmünün hikmetine dair birçok hadis rivayet edilmiştir. İmam Ali (a.s) farklı yerlerde Müslümanların Allah’ın azamet ve izzeti karşısında tevazu etmesi, kibiri terk etmek, zorluklara katlanma hususunda büyük bir imtihan, Müslümanların birbirlerine yakınlaşması, Allah’a ve ilahi rahmete yakınlaştıran sebeplerin oluşması gibi bazı hikmetleri zikretmiştir.[29]
- Hz. Fatıma (s.a) haccı, dini sağlamlaştıran bir etken saymıştır.[30]
- İmam Sadık (a.s), Müslümanların dünyanın dört bir yanından bir araya gelmeleri, birbirleriyle tanışmaları, çeşitli ticari kaynaklardan faydalanma ve Allah Resulü'nün (s.a.a) öğretileri ve hadisleriyle tanışmayı, haccın hikmetlerinden saymıştır.[31]
- İmam Rıza (a.s) da hac fermanının bazı hikmetlerini şu şekilde sıralamışlardır: Allah’ın misafirhanesine dahil olmak, geçmiş günahlar için tövbe etmek, bedenini nefsani istek ve lezzetlerden alı koymak, taş kalplilik ve ümitsizlikten uzaklaşmak, halkın ihtiyaçlarının giderilmesi, insanların haccın ekonomik kaynaklarından faydalanması, insanların din ile tanışması ve inançsal derinliğe ulaşması.[32]br />
Yolculuk Adabı
İslam Peygamberi (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarından (a.s) hac yolculuğunun adabı hakkında birçok tavsiye nakledilmiştir. Örneğin:
- Geçmiş günahlar için pişmanlık ve tövbe, günahtan alı koyan züht ve öfkeyi dindiren hilim, yol arkadaşlarına karşı güzel huylu olmak, hac yolculuğunda masraflar için eli açık olmak, alış-verişte pazarlıktan uzak durmak,[33] yol boyu güzel sözler söylemek, boş ve anlamsız konuşmaktan kaçınmak ve müstahak kimselere yemek vermek.[34]
- Hadislerde haccın ödülü ve ilahi bağışlanma, haccı ihlas ile yerine getirme, riya ve gösterişten uzak durma şartına bağlı kılınmıştır.[35]
Teklifi Hükümler
Hac, İslam’ın erkanındandır. Gerekli şartlara sahip olan her mükellefin ömründe en az bir defa yerine getirmesi farzdır. Farz hacca, şeriatın aslı (adak ve benzeri şeylerle değil) yani dinin erkanından olduğu için "Haccetü'l İslam" (حّجّه الاسلام) denmektedir.[36] Haccın farz oluşu aciliyet taşır. Yani gerekli kudretin elde edildiği yıl yerine getirilmelidir ve imkansızlık durumunda, sonraki yıl yerine getirilir. Kudret elde edildiği yıl, mazeretsiz olarak haccı ertelemek büyük günahlardandır.[37] Hac, bazen adak, ahit, yemin, geçmiş haccın batıl oluşu ve vekaleten bir şahsın kiralanması yönüyle de farz olur. Farz durumu gerektirecek şartlardan birinin olmaması halinde hacca gitmek, her yıl hacca gitme ve aileyi de hacca götürmede olduğu gibi sünnettir.[38] Farz olduktan sonra haccı yerine getirmek, yolculuk ve gerekli hazırlıkların yapılması için girişimde bulunmak da farzdır.[39]
Farz Olan Şartlar
Akıl, erginlik[40], özgürlük[41], gerekli kudrete sahip olma (İstitaat)[42], haccın farz olan şartlarıdır. Buna göre hac, deliye, ergin olmayana, köleye ve kudret sahibi olmayana farz değildir. Ancak bu şahıslar, haccı yerine getirseler de Haccetü’l İslam’ı (حَجّه الاسلام) yerine getirmiş sayılmazlar.[43] Elbette iyiyi kötüyü ayırabilen bir çocuk veya deli, sünnet hac esnasında ergen olur ya akıllanır veya baliğ olur ve Meş’erde beklemeyi erginlik ve akıllandıktan sonra gerçekleştirirlerse, meşhur görüşe göre Haccetü’l İslam’ı (حَجّه الاسلام) yerine getirmiş sayılır. Bu surette Haccetü’l İslam (حَجّه الاسلام) için yeniden ihrama girme niyeti hususunda görüş farklılıkları mevcuttur.[44]
Hükümler
- Hac amelini yerine getirebilecek kadar mal varlığı olan, ancak bu miktarda da borcu olan kimseye hac farz değildir.[45] Bazıları şöyle demiştir: Borcun peşin veya vadeli olması arasında bir fark yoktur. Her iki surette de hac farz olmaktan çıkar.[46]
- Hac için borç almak farz değildir.[47] Hac için gerekli para kendisine bağışta bulunulan kimse, diğer şartların da oluşması durumunda hac kendisine farz olur.[48] Ancak bazı fakihlere göre bu para hibe edilirse, onu kabul etmek farz değildir.[49]
- Haccın bir bayana farz olması hususunda yanında bir mahremin bulunması, onun haccının korkudan dolayı mahreme ihtiyaç duyulması dışında şart değildir.[50]
- İhrama bürünüp hareme giren kimse ölürse, hac onun boynundan düşer.[51]
- Hac, kendisine farz olmasından sonra yerine getirmeyen kimsenin boynundadır. Her ne kadar gerekli şartlar ortadan kalkmışsa da, haccı yerine getirmesi farzdır. Hayattayken hacca gitmemişse, ölümünden sonra birinin onun yerine hacca gitmesi farzdır.
- Haccın varlığı, meşhura göre hac ayini amellerini kendi isteğiyle yerine getirmesi ve bu müddet içinde farz şartlarının oluşması için gerekli zamanın olması durumunda tahakkuk eder.[52] Hac masrafları, mirasın üçte birinden değil, asıl mirastan alınır.[53] Ölmüş kimsenin yerine yapılacak haccın, "beledi" mi (yani vekil kimsenin kendi şehrinden hacca başlaması) yoksa "mikati" mi (yani mikattan başlayan hac) olması hususunda farklı görüşler mevcuttur.
Sıhhat Şartları
Müslüman olmak, mümin olmak,[54] amelleri kendisinin yapması ve sünnet olan hac için kadının eşinden izin alması (vacib ve farz olan hac için izin almasına gerek yoktur)[55], hac aylarında ihrama girmek, haccın sıhhati için gerekli şartlardır. Hac ayları hususunda farklı görüşler vardır. Şevval, Zilkade, Zilhicce; Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayının ilk on günü; Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayının ilk dokuz günü ve Şevval, Zilkade ve Kurban Bayramı gününün fecir doğuşuna kadar Zilhicce, bu görüşlerden birkaçıdır. Temettü haccı yerine getirmek isteyen kimse, umreyi hac aylarında yapmak zorundadır. Temettü umresi ve hac ihramı, nasıl Zilhicce’nin onundan sonra doğru değilse, temettü umresini de hac ayları dışında yapmak doğru değildir. Hatta tüm Zilhicce ayını hac aylarından sayan görüşe göre de bu böyledir.[56]
- Her ne kadar hac kafire farz olsa da, kafir iken onun hac etmesi doğru sayılmaz.[57] Mümin olmayanların ibadetlerinin batıl olması hususunda fikir birliği iddiası vardır.[58] Ancak başka İslam mezheplerinden birine inanıp, sonra Caferi olması halinde fakihlere göre, kendi mezhebi üzere yerine getirdiği haccı, bir erkânını ihlal etmemesi durumunda, tekrarlaması gerekmez.[59] Elbette haccı tekrarlaması sünnettir.[60]
- Kendisine hac farz olan kimsenin, haccı kendisinin yerine getirmesi gerekir ve başkasının onun yerine hac etmesi yeterli değildir.[61]
- Hac, adak ve benzeri şeylerle de (ahit etme ve yemin) farz olur. Adak, ahit ve yeminin sıhhat şartları, akıl, erginlik, özgürlük ve kadın için eşinin iznidir. Bir köle de sahibinin izniyle adak adayabilir. Bu surette hac, ona da farz olur.[62]
Hacda Vekalet (Naiblik)
Sünnet hacda vekil tutmak, hem ölü için ve hem de sağ olan kimseler için sünnettir. Farz olan hac için vekil tutmak ise, kendisine hac farz olmuş ve ölen kimse için, vasisinin üzerine farzdır. Aynı şekilde fakihlere göre, hayatta olan ve kendisine hac farz olan ancak hastalık, yaşlılık vb. nedenlerle bedensel yetisini tamamiyle kaybetmiş bir kimse için vekil tutmak farzdır. Bazılarının görüşüne göre de yeterli kudreti olan ve sonrasında bu kudreti kaybeden birisi için vekil tutma hususunda varlık şartını taşıyorsa, hüküm aynıdır. "Vekil tayin etmenin farz olması sadece Haccetü’l İslam (حجةالاسلام) için mi, yoksa adakla farz olan veya önceki haccı batıl olan kimse için de geçerli midir?" sorusunun cevabında farklı görüşler mevcuttur.[63]
Haccın Çeşitleri
Hac üç kısımdır: Temettü haccı, Kıran haccı ve İfrad haccı.
- Temettü haccı, Mekke’ye en az on iki ya da on altı fersah veya daha uzaklıkta (bu konudaki farklı görüşlere binaen) yaşayan kimseler içindir.[64]
- Kıran ve İfrad haccı ise, Mekke ahalisi ve ayrıca yaşadıkları bölgenin Mekke’ye uzaklığı belirtilenden daha az olduğu kimseler için geçerlidir.[65]
Hac İbadet ve Amelleri
Hac ibadet ve amelleri zaman bakımından tertip esasıyla şöyledir:
- İhrama girmek.
- Arafat’ta beklemek.
- Meş’eru'l Haram’da beklemek.
- Ayın on bir ve on ikinci, bazılarına göre de on üçüncü gecesinde Mina’da konaklamak ve şu amelleri yapmak:
- Belirtilen günlerde Remy-i Cemarat (üç Şeytan’ı taşlamak) yapmak.[66]
- Temettü hacda farz; Kiran ve İfrad haclarında sünnet olan kurban kesilmesi.[67]
- Saçların kazınması veya kısaltılması
- Ziyaret tavafı
- Tavaf namazı
- Safa ve Merve arasında Sa’y etme
- Nisa tavafı
- Nisa tavafı namazı
Haccın Adabı
Hac Amelleriyle İlgili Sünnetler
Hac amellerinin her birine ait adap ve sünnet vardır. Fıkıh kitaplarında, ihram, Mescid-i Haram’a giriş, tavaf, tavaf namazı, Safa ve Merve arasında Sa’y etme, Arafat ve Meş’eru'l Haram’da bekleme, Şeytan taşlama, kurban, Mina bölgesi ve Mekke şehrinin kendisi için bir takım adaplar zikredilmiştir.
İbadet ve Amellerin Bitişinden Sonraki Sünnetler
- Veda tavafı için Mina’dan Mekke’ye dönmek.[68]
- Mina’da kalınan müddet içerisinde Hayfa camisinde altı rekât namaz kılmak.[69]
- Muhasser Vadisine inmek ve Zilhicce ayının on üçüncü günü Mina’dan çıkarken orada sırt üstü uzanmak.[70]
- Kabe’ye, özellikle ilk defa gelenlerin yalın ayak girmesi; gusletmek ve giriş esnasında dua etmek. Ayrıca iki kızıl sütun arasında iki rekat namaz kılmak. Aynı şekilde Kabe’nin dört bir köşesinde her birinde iki rekat olmak üzere namaz kılmak ve sonrasında Me’sur duasını okumak; Kabe’ye ve özellikle de Rükn-ü Yemani’ye dokunmak.[71]
- Akraba ve hemşeriler için tavaf etmek[72] ve sonrasında veda tavafı; rükün ve sütunlara dokunmak; istediği şekilde dua etmek; Zemzem kuyusuna gidip oradan su içmek ve çıkarken Me’sur duasını okumak. [73]
- Kıbleye dönük olarak secdeye gitmek ve Mescid-i Haram’ı terk etmeden önce dua etmek;
- Mescitten çıkarken "Hannateyn" (Mültezim) kapısından çıkmak;[74]
- Gelecek yıllarda tekrar Mekke’ye dönüşü arzulamak;
- Bazılarına göre, Allah Resulü'nün (s.a.a) doğduğu mekanda ve ayrıca Hz. Hatice’nin (s.a) evinde bulunmak ve "Hacun" (Mualla) kabristanlığındaki kabirlerini ziyaret etmek;
- Erkam Mescidine gitmek[75]
- Hira ve Sevr Mağaralarına çıkmak[76]
Sünnet Haccı
Farz haccın şartlarını taşımayan kimsenin hac yolculuğuna çıkması sünnettir. Farz olan haccı yerine getiren kimselere de tekrar hacca gitmeleri tavsiye edilmiştir. Peş peşe beş yıl haccı terk etmek mekruh, ister hayatta ve ister vefat etmiş olsunlar başkalarının ve özellikle de Masumların (a.s) yerine niyet etmek ise, sünnettir.[77]
Haccın Batıl Olması
Haccı batıl olan kimse, müfrede umreyi yerine getirerek, ihramdan çıkar. Bu surette amelinin istem dışı şekilde umreye dönüşmesiyle, "ayrıca umre için niyet edilmeli mi, yoksa gerekmez mi?" konusunda farklı görüşler vardır. Böyle bir kimseye haccın farz olması durumunda gelecek yıl hac etmesi farzdır. Sünnet olması durumunda ise, gelecekte onu yerine getirmesi sünnettir.[78] Haccı batıl olan kimsenin, belirlenen günlerin sonuna kadar Mina’da kalması sünnettir. Müfrede umresinin amellerini bu günlerden sonra yerine getirir.[79]
Kaynakça
- ↑ Cevheri, İbn-i Manzur; Zubeydi, “He-ce-ce” kelimesi.
- ↑ bkz. İbn-i İdris-i Hilli, c. 1, s. 506; Muhakkik-i Hilli, 1409, c. 1, s. 163; Muhakkik-i Kereki, 1409 – 1412, c. 2, 149 – 150.
- ↑ bkz. Ebu’s-Salah Halebi, s. 195 – 198 – 217; Tusi, el-Mebsut, c. 1, s. 309; Ayni, c. 9, s. 121.
- ↑ Cuheri, İbn-i Manzur; Tureyhi, “Ne-se-ke” kelimesi.
- ↑ A-li İmran Suresi, 97.
- ↑ Hac Suresi, 32.
- ↑ Bakara Suresi, 197.
- ↑ Bakara Suresi, 197.
- ↑ Tevbe Suresi, 37.
- ↑ Bakara Suresi, 196.
- ↑ Bakara Suresi, 198 - 199.
- ↑ Bakara Suresi, 196 ve Hac Suresi, 28.
- ↑ Maide Suresi, 1 – 2 ve 95 - 96.
- ↑ Hac Suresi, 29.
- ↑ Bakara Suresi, 158.
- ↑ Bakara Suresi, 196.
- ↑ Bakara Suresi, 198.
- ↑ Bakara Suresi, 197.
- ↑ Bakara Suresi, 189.
- ↑ el-Kafi (Kuleyni), c. 4, s. 253 - 254.
- ↑ el-Kâfi (Kuleyni), c. 4, s. 255.
- ↑ el-Kâfi (Kuleyni), c. 4, s. 262.
- ↑ İbn-i Huzeyme, c. 1, s. 159; İbn-i Hacer-i Askalani, c. 3, s. 285 – 286; Hürr-ü Amuli, c. 1, s. 13 – 20 ve 26 – 28.
- ↑ Buhari, c. 2, s. 141; el-Kâfi (Kuleyni), c. 4, s. 252 – 264 ve İbn-i Babeveyh, 1368, s. 46 – 50.
- ↑ Nehcü’l Belağa, Hikmet (Sözler) 136.
- ↑ el-Kâfi (Kuleyni), c. 7, s. 51 – 52; Ehlisünnet kaynaklarında Peygamber Efendimizden (s.a.a) nakledilmiş olan rivayetler için bkz, Buhari, c. 2, s. 209.
- ↑ Nehcü’l Belağa, Mektuplar 47; Tirmizi, c. 2, s. 153 – 154 ve Hürr-ü Amuli, c. 11, s. 29 – 32 ve 26 – 28.
- ↑ Kuleyni, c. 4, s. 259 – 260, 272 ve Hürr-ü Amuli, c. 11, s. 23 – 24.
- ↑ Nehcü’l Belağa, Hutbe 1, 110, 192 ve Hikmet (Sözler) 252.
- ↑ Meclisi, Biharu’l Envar, c. 29, s. 223.
- ↑ Hürr-ü Amuli, c. 11, s. 14.
- ↑ İbn-i Babeveyh, 1363, c. 2, s. 90.
- ↑ İbn-i Babeveyh, 1404, c. 3, s. 167, 197; Tusi, Tehzib, c. 5, s. 445 ve Hürr-ü Amuli, c. 11, s. 149, c. 17, s. 455 – 456.
- ↑ İbn-i Ebi Cumhur, c. 4, s. 33; Kazvini, s. 586 – 588 ve Şekui, s. 99.
- ↑ İbn-i Babeveyh, 1368, s. 504; İbn-i Hacer Askalani, c. 3, s. 302 ve Hürr-ü Amuli, c. 11, s. 109 – 110, 146.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 220 – 223.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 223 – 225.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 216 ve 228.
- ↑ Mühezzebu’l Ahkâm, c. 12, s. 18.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 229.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 241.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 248.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 229, 241, 248 ve 275.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 229 – 234.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 258 – 259.
- ↑ Muntaha'l Matleb, c. 10, s. 80.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 260.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 261.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 268.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 230 – 231.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 295.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 298 – 301.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 314.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 306.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 332.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 18, s. 12 – 13 ve el-Hadaiku’n-Nazire, 14 / 352 - 354.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 301.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 63.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 304.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 396.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 375.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 336 – 338.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 281 – 286 ve el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 434 – 435.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 18, s. 5 - 10.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 18, s. 44 – 47.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 18, s. 136.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 19, s. 114 - 115.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 53.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 54.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 57.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 60 – 65.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 18, s. 68.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 64.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 66 – 67.
- ↑ Allah Resulü'nün (s.a.a) İslam’a davetinin ilk başlarında bir müddet gizlendiği Erkam b. Ebi Erkam’ın evi. Daha sonraları Erkam’ın evinin bulunduğu bölgeye "Hayzeran" adıyla tanınan bir mescit inşa ettiler. Mescidü’l Haram’ın genişletilmesiyle bu yerde mescitle birleştirildi.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 20, s. 69.
- ↑ el-Urvetu’l Vuska, c. 4, s. 595 – 596.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 19, s. 86 - 89.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 19, s. 91.
Bibliyografi
- Kur’an-ı Kerim.
- Nehcü’l Belağa, baskı: Subh-i Salihi, Kahire, 1411 / 1991.
- İsmail b. Hammad Cuheri, es-Sihah: Tacu’l Lugat ve Sihahu’l Arabiyye, baskı: Ahmed Abdulgafur Attar, baskı ofset, Beyrut, 1407.
- İbn-i Manzur.
- Muhammed b. Muhammed Zubeydi, Tacu’l Arus min Cevahiru’l Kamus, baskı: Ali Şiri, Beyrut, 1414 / 1994.
- İbn-i İdris-i Hilli, Kitabu’s-Serairi’l Havi li Tahriri’l Fetavi, Kum, 1410 – 1411.
- Cafer b. Hasan Muhakkık-i Hilli, Risaletu fi’l Hac, Kum, 1409 – 1412.
- Muhammed b. Hasan Tusi, el-Mebsut fi Fıkhı’l İmamiyye, c. 1, baskı: Muhammed Taki Keşfi, Tahran 1387.
- Ebu’s-Salah Halebi, el-Kâfi fi’l Fıkh, baskı: Rıza Üstadi, İsfahan 1362.
- Mahmud b. Ahmed Ayni, Umdetu’l Kari; Şerh-i Sahihu’l Buhari, Beyrut.
- Fahruddin Muhammed Tureyhi, Mecmeu’l Bahreyn, baskı: Ahmed Hüseyni, Tahran 1362.
- İbn-i Huzeyme, Sahih-i İbn-i Huzeyme, baskı: Muhammed Mustafa A’zami, Beyrut 1412 / 1992.
- İbn-i Hacer-i Askalani, Fethu’l Bari; Şerh-i Sahihu’l Buhari, Bulak 1300 – 1301, baskı ofset, Beyrut.
- Hürr-ü Amuli.
- Muhammed b. İsmail Buhari, Sahihu’l Buhari, baskı: Muhammed Zihni Efendi, İstanbul 1401 / 1981.
- İbn-i Babeveyh, Sevabu’l A’mal ve İkabu’l A’mal, Kum 1368.
- İbn-i Babeveyh, Uyun-u Ahbaru’r-Rıza (a.s), baskı: Mehdi Lacıverdi 1363.
- İbn-i Babeveyh, Kitabu Men La Yehduruhu’l Fakih, baskı: Ali Ekber Gaffari, Kum 1404.
- Muhammed b. İsa Tirmizi, Sünen-i Tirmizi, c. 2, baskı: Abdurrahman Muhammed Osman, Beyrut 1403.
- Muhammed Bakır b. Muhammed Taki Meclisi, Biharu’l Envar, Beyrut 1403 / 1983.
- Muhammed b. Hasan Tusi, Tahzibu’l Ahkam, baskı: Hasan Musevi Horasan, Tahran 1364.
- İbn-i Ebi Cumhur, Avaliu’l Leali el-Aziziyyeti fi’l Ahadisi’d-Diniyye, baskı: Mücteba Iraki, Kum 1403 – 1405 / 1983 – 1985.
- Muhammed b. Hasan b. Muhammed Masum Kazvini, Keşfu’l Kıta en Vucuhu Merasimu’l İhtida; Fi İlmi'l Ahlak, baskı: Muhsin Ahmedi, Kum 1380.
- Abdulcabbaran Zeynu’l Abidin Şekui, Misbahu’l Haremeyn, baskı: Cevad Tabatabai, Tahran 1384.
- Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l Kelam fi Şerh-i Şerayiu’l İslam, Daru İhyau’t-Turasu’l Arabi, Beyrut 1404.
- Sebzivari, Seyyid Abdulala, Muhezzebu’l Ahkam fi Beyani’l Helal-i ve’l Haram, Müessesetu el-Minar, Kum 1413.
- Behrani, Yusuf b. Ahmed, el-Hadaiku’n-Nadire fi Ahkami İtreti’t-Tahire, Camia-ı Müderrisin, Kum 1405.
- Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kâfi, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, Tahran 1407.