Oruç (Arapça: الصوم) İslam dininin önemli ibadetlerinden ve bu dinin ibadet emirlerindendir; namazdan sonra en önemli ibadetlerden biri sayılmaktadır. Bu anlamda insanın sabah ezanından akşam ezanına kadar yemek ve içmekten uzak durması, bazı emir ve yasaklara Allah’ın buyurduğu şekilde uymasından ibarettir.
Oruç, İslam dininde füru-u dinden (İslam'ın şartları) sayılmaktadır. Diğer semavi dinlerde de farklı şekillerde oruç tutmak vacip kılınmıştır. Bu amel, Allah’a yakınlaşmayı, takvanın daha üstün mertebelerine ulaşmayı, bedeni temizlemeyi, manevi bir takım değerleri idrak etmeyi hedeflemekte; bazı günahlara kefaret olması, iradenin güçlenmesi ve ihtiyaç sahibi olan fakirlere karşı daha şefkatli olmayı sağlayan birtakım yararlarından bahsedilebilinir.
Ramazan ayı orucu, İslam’ın temel esaslarından biri sayılmakta ve buluğa ermiş, akli dengesi yerinde, sağlık problemi olmayan, yolcu halinde olmayan ve diğer bazı şartlarıyla her Müslümana, ramazan ayında oruç tutmak farz edilmiştir. Ramazan ayının orucunun emredilmesi hicretin ikinci yılı Şaban ayının yirmi sekizinci gününde Medine’de Bakara suresinin 183'üncü ayetinin nazil olmasıyla başlamıştır.
Oruç, ibadetlerin erkânından biri sayılmaktadır. Vacip birtakım oruçlara ilaveten, müstehap birçok oruç da yılın diğer günlerinde tutulabilmektedir.
Önceki Dinlerde Oruç
“Oruç”, sözlükte bireyin kendisini herhangi bir işten alıkoyması ve din terminolojisinde ise, insanın kendi nefsini orucu batıl edecek birtakım işlerden alıkoyması anlamına gelmektedir.
Kur’an-ı Kerim, açıkça bu ilahi farzın diğer dinlerde de olduğunu beyan etmektedir.[1] Bununla birlikte İslam'da olduğu gibi diğer dinlerde de bu emrin aslı mevcuttur; ancak özellikleri farklıdır. İlk oruç tutan kişi Hz. Âdem'dir. [Not 1][2]
Oruç tutmak, Yahudilerin temel ibadetlerinden biri idi. Tevrat'ta defalarca bu konuya işaret edilmiştir. Hz. Musa (a.s), Allah’tan levhaları almadan önce kırk gün kırk gece Sina dağında oruç tuttu ve yemekten içmekten uzak durdu.[3]-[4]-[5]
Yahudi şeriatında Allah’a yakınlaşmanın en çok bilinen yollarından birisi oruç tutmaktır. Oruç günümüzde herkes tarafından bilinen ve genele yayılmış bir ibadet şekli olarak dünya Yahudilerinin ayininde de oldukça yaygındır. Vacip ve ihtiyari (isteğe bağlı) oruçlar olarak iki kısımda uygulanmaktadır.
Oruç, İbranicede, “Ta’niyet” yani, insanın kendisini zahmete sokması, nefsine eziyet edip ıstırap vermesi anlamındadır. Bu adla anılmasının nedeni, Şer’i bir gün boyunca insanın kendisini yemekten ve içmekten alıkoymasından dolayıdır. İbrani takviminde 6 gün zorunlu oruç unvanı dikkat çekmektedir.
Ahd-i Cedid'de nakledildiğine göre, Hz. Meryem oruç tutuyordu. Hz. İsa (a.s) da oruç tuttuğu gibi havarilerine de kendisinden sonra oruç tutmalarını emretmiştir.[6]
İslam’da Oruç
Ramazan ayı orucu, hicretin ikinci yılında Şaban ayının yirmi sekizinci günü kıblenin değişmesinden 13 gün sonra vacip olmuştur.[7]-[8]-[9] Gerçi ondan önce de Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ve bazı Müslümanlar oruç tutuyorlardı.
İslam tarihinin ilk başlarında oruç tutanlar için bugünkü amellerine izafe olarak, iki şeye daha uymaları farz kılınmıştı. Ancak daha sonraları bu iki farz iptal olmuş, yani kaldırılmıştır:
Kur’an ayetlerinde açıkça belirtildiği üzere,[10] Hz. Peygamberin (s.a.a) ashabından bazı kimseler bu süre zarfında bu konuda (kadınlarına yaklaşarak) kendilerine ihanet etmekteydiler.[11]
İslam Peygamberi (s.a.a) kendisine yöneltilen “Niçin İslam’da oruç 30 gündür” sorusuna karşılık, şöyle buyurmuştur: "Hz. Adem (a.s) yasak meyveden yediği zaman 30 gün boyunca bu meyve onun bedeninde kaldı; daha sonra Allah onun çocuklarına 30 gün açlığı ve susuzluğu vacip kıldı.[12]
Kur’an’da Oruç
Kur’an’da, 14 surede oruç zikredilmiştir. Ramazan ayında oruç tutma emri ve onunla ilgili hükümlerin çoğu, Bakara suresinin 183. ayetinden 185. ayetine kadar ve 187. ayetinde gelmiştir. Ayrıca oruç tutmanın bazı günahlara kefaret olacağına dair bir takım ayetler de nazil olmuştur.[13] Ve bazı hac adaplarının yerine getirilmesi beyan edilmektedir.[14]
“Saimun ve Saimat” yani “oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar” unvanı, Kur’an-ı Kerim'de, Ahzap suresinin 35. ayetinde, insanlardan iki zümreye hitap etmekte ve iki grubun adı getirilerek, Allah’ın bağışlamasına müstahak olarak tanımlanmışlardır. Meryem suresinin 26. ayetinde, Hz. Meryem, kendisiyle susmayı ahdetmiş ve Kur’an bu durumdan “oruç” adıyla bahsetmektedir.
Rivayetlerde Oruç
Rivayetlerde oruç hakkında, şu unvanlar adı altında bahsedilmiştir:
|
Rivayetlerde ve hadislerde gerçek orucun, Allah’ın beğenmediği her şeyi terk etmekten ibaret olduğu vurgulanmıştır.[36] Bir oruç ki, göz, kulak, saç ve hatta derinizin dahi oruçlu olması gerekir.[37] Ayrıca ağızla oruç tutmak, mide orucundan daha üstün ve kalp orucunun da ağız orucundan daha üstün olduğu bildirilmiştir.[38]
Oruç tutmanın Mertebeleri
Orucun üç derecesi vardır: Biri genel anlamda bildiğimiz oruç, diğeri özel oruç veya zahitlerin orucu ve üçüncüsü hasların veya ariflerin orucu.
Oruç Tutmanın Felsefesi
Oruç tutmanın, bedenin sıhhati, cismin sağlam olması vs. gibi farklı boyutlarda birçok faydası vardır. Orucun vacip edilmesinin en önemli felsefelerinden birisi, takvalı ve ihlaslı kişideki iradenin takviye olması ve güçlendirilmesidir. İbadetlerle ünsiyete ve sahurlarda uyanık olmaya neden olmaktadır. Oruç, insanların açlık ve susuzluk derdini tanımalarına, ölüm anını, öldükten sonra karşı karşıya bulunduğu ebedi ahiret yaşamını hatırlamalarına ve kendilerini o güne hazırlamalarına sebep olmaktadır. Oruç tutan kişi, açlığın kendisine verdiği rahatsızlığı idrak ettiğinden, kibirlenmekten uzaklaşır; diğer amellerini yerine getirmeye hazır hale gelir ve hatta malıyla ilgili ibadetleri yapmaya eğilim gösterir.[39]-[40]
Kutsi bir hadiste orucun meyvelerinden birinin “Hikmet” olduğu, kalbe ait marifet ile Allah’ı tanımaya neden olduğu şeklinde beyan olunmuştur. Bunun sonucu da insanın ruh ve psikolojisinin sükûnete ve rahata ermesi, yaşamın zorluklarını oldukça kolay atlatmasının temel nedeni olarak bildirilmiştir.[41] Oruç tutmak, oruç tutanlar arasında bir bağlılık, gönül birliği ve fedakârlığı da beraberinde getirmekle birlikte, onlarla işbirliğinde bulunmak, mahrumlara yardım, onların elinden tutmak ve onları takviye etmeyi de gerektirir.
Bütün bunlara ilaveten oruç, insanda düzenlilik ve kanaat oluşturur; günahlara karşı sabırlı olmak ve yaşamın zorluklarını göğüsleyebilmek gibi özellikler kazandırarak, toplum içerisinde yaşayan insanları takviye eder. Ramazan ayında toplumsal yaşamda yapılan yanlış davranışların daha çok azaldığı dikkat çekmektedir.
Oruç tutmak insanda sabır ve tahammül sınırlarını genişleterek, ona hedeflerine ulaşma yolunda dayanıklılık gücü, çaba ve gayret bahşeder.
== Orucun Kısımları == ********************************************** Şer’i hüküm açısından dört kısım oruç vardır: Vacip oruçlar, Müstehap oruçlar, Mekruh oruçlar ve Haram oruçlar.
Farz Oruçlar |
|
Müstehap Oruçlar |
|
Mekruh Oruçlar |
|
Haram Oruçlar |
|
Uyarı: İnsan üzerinde kaza orucu olduğu müddetçe müstehap oruç tutamaz.
Eğer bir kimse müstehap oruç tutacak olursa, onu günün sonuna kadar devam ettirmesi farz değildir. Örneğin, eğer mümin bir kardeşi onu yemeğe davet edecek olursa, o kardeşinin davetini kabul edip, gün içinde iftar etmesi müstehaptır.
Müslümanlar arasında revaç bulmuştur: Henüz buluğa ermemiş ve yeni gençlik çağına ulaşan çocukların tam gün orucuna hazırlanması için, bazı günlerde sabah kahvaltısından öğlene kadar veya öğlenden iftar vaktine kadar yarım günlük oruç ile onları oruca teşvik ederler. Buna yöresel adıyla, “Tekne tabak orucu” da denir.
Oruç tutmak için mükellef, öncelikle Allah’a yakınlaşmak kastıyla, niyet etmeli ve daha sonra orucun ne tür bir oruç olduğunu kendi kalbinde belirtmelidir. Daha sonra da orucu batıl eden şeylerden kaçınmalıdır.
Ramazan Ayı Orucu |
Kaza Orucu |
Müstahap Oruçlar |
Sabah ezanından önce o günün orucuna veya Ramazan ayının ilk gününden, bütün Ramazan ayının orucuna niyet edilir. |
Eğer öğlen ezanından önce orucu batıl edecek her hangi bir iş yapmamış ise, kaza orucuna niyet edebilir. |
Eğer akşam ezanına kadar orucu batıl eden herhangi bir iş yapmamış ise, müstehap oruca niyet edebilir. |
Dokuz şey orucu batıl eder:
|
Fakihlerden bazıları zarara uğrama veya zor durumlarda su içmeyi caiz biliyorlar. Elbette bu durumda olan insanın o günün orucunun kazasını tutması gerekiyor.
Esadullah Beyat Zencani, İmam Sadık’tan (a.s) [44] nakledilen bazı rivayetlere istinaden şöyle fetva vermiştir: Oruç tutan bazı insanların susuzluğa tahammülü yok ise, susuzluklarını giderebilecekleri miktarda su içebileceklerini ve bu durumda oruçları bâtıl olmadığı gibi, kazasının da olmadığına hüküm vermiştir.[45]-[46]
Aynı şekilde Ayetullah Cafer Süphani kendi risalesinin 1256. meselesinde şöyle diyor: “Eğer oruçlu kişi bir hadde kadar susar da susuzluğa tahammül etmek onun için aşırı bir güçlüğe sebep olursa, zorluğu giderecek miktarda su içebilir ve bu durumda orucu da batıl olmaz.”[47]
Kız çocuklarının buluğ çağına ermesi, hicrî kamerî yıla göre 9 yaşını doldurmaları ve güneş yılına göre ise, yaklaşık sekiz yıl, dokuz aylık dönemi doldurduktan sonradır. Bu yaştan sonra oruç onlara da vacip olmaktadır. Elbette eğer oruç tutmanın sürekliliği halinde, bu yeni buluğa ermiş çocuk yaştaki kızların özellikle de sıcak ve uzun yaz günlerinde hastalanmasına sebep olacaksa, bu durumda güçlerinin yettiği kadar oruç tutmalıdırlar. Erkek çocuklarında ise, 15 yaşını dolduran çocuk orucunu tutmalıdır. Halsiz olmak, oruç tutmamaya delil olamaz. Ancak eğer oruç tutmak, haddinden fazla rahatsız edecek veya kişinin hastalığına neden olacaksa, ondan fazlası vacip değildir. Ailelerin, çocukları için rahatça oruç tutabilmeleri için ortamlar hazırlamaları, mesela aile fertlerinin seher vaktinde uyanmaları, su ve gerekli yiyeceklerini bu saatte temin etmeleri ve gündüz büyük oranda istirahat ortamı hazırlanması orucun zorluklarını onlar için büyük oranda azaltır. Bu sayede zihinlerinde Ramazan ayına ait güzel hatıralar oluşturur.
İsveç gibi kutba yakın bazı ülkelerde yaşayan Müslümanlar, uzun süren gündüzler nedeniyle Ramazan ayının oruçlarını tutmakta büyük zorluklarla karşı karşıyadırlar. İslami teşkilatlar ve taklit mercileri, bu konuda muhtelif görüşlere sahiptirler. Fakat bugüne kadar bu Müslümanların nasıl oruç tutacakları konusunda, ortak bir görüş birliğine de varılamamıştır. Buralarda yaşayan Müslümanların kendi müçtehidlerinin fetvalarına göre amel etmesi gerekir.[48]
Eğer mükellef bir şahıs, hastalığı, yolculuğu veya başka bir nedenle Ramazan ayının orucunu yemiş olursa, Ramazan ayından sonra her hangi bir gün, onun kazasını tutmalıdır. Eğer mükellef diğer yılın Ramazan ayına kadar orucunu kaza etmeyecek olursa, bu orucun kazasını tutmaya ilaveten, kefaret olarak her gün için bir fakire bir mod yemek, yani 750 gramlık un, buğday, pirinç, ekmek vb. miktarda yiyecek vermesi gerekir. Ama eğer özrü olmaksızın kasıtlı olarak orucunu bozacak olur veya orucu batıl eden bir iş yapmış olursa, her gün için orucun kazasını tutmaya ilaveten, altmış yoksula altmış mod yiyecek vermesi veya onun parasını ödemesi gerekir. Yahut fakihlerin meşhur fetvasına göre, 31 günü aralıksız olmak kaydıyla 60 gün oruç tutması gerekir.
Eğer haram iş ile orucu batıl etmiş ise, altmış yoksul kişiye her gün için yemek vermesine ilaveten, 60 gün aynı şekilde oruç tutması gerekir.
Ramazan ayı orucunun kazasını tutan kimse, eğer öğleden sonra orucunu batıl edecek bir iş yaparsa, on fakire her birine bir mod yemek ya da yiyecek vermesi gerekir. Eğer buna gücü yetmezse, her bir gün için, üç gün oruç tutması gerekir.
Orucu yemeğe veya oruç açmaya “iftar” denir. [49] Ehlisünnet fıkhında oruçlu olan insanın, güneşin batımıyla birlikte orucunu açmakta acele etmesi tavsiye olunur. Hâlbuki Şia fıkhındaki meşhur görüşe göre, oruçlu kimsenin doğu yarım küresindeki kızıllık kayboluncaya kadar sabretmesi tavsiye edilmektedir.[50]
Müslümanlar genel olarak orucu hurma ile açarlar. Müslümanlardan bazıları oruçlarını açtıktan sonra namaz kılarlar, daha sonra asıl yemeklerini yemeye başlarlar ve genel olarak bu aya ait yemekler yaparlar. Oruçlu kimseye iftar yemeği vermek oldukça faziletli sayılmaktadır.[51]-[52]
İftar yemeği vermek yakınların, komşuların ve dostların birbirlerini ziyaret etmesi için güzel bir fırsat sayılmaktadır. Bazı mekânlarda örneğin, imam Rıza’nın (a.s) haremi ve bazı camiler, cemaatle kılınan akşam ve yatsı namazlarından sonra özel bir iftar sofrası açarlar ve namaz kılanları iftar ile karşılarlar. Geçmiş tarihlerde, iftar ve imsak vaktinin geldiğini, top atarak veya korna çalarak duyururlardı.[53]
Orucun hükümleri konusunda mezhepler arasında bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Onlardan bazıları şunlardır:
Konu |
Maliki |
Şafii |
Hanefi |
Hanbeli |
|
Bir şey yiyerek veya içerek orucu batıl etmek |
Kaza ve Kefareti vardır |
--- |
Sadece kazası vardır |
Kaza ve Kefareti vardır |
Sadece kazası vardır |
İstimna (Mastürbasyon) yaparak orucu bozmak |
Kaza ve Kefareti vardır |
Sadece kazası vardır |
Sadece kazası vardır |
Sadece kazası vardır |
Sadece kazası vardır |
Boğaza yoğun miktarda toz kaçırmak |
Orucu bozar |
Orucu bozmaz |
Orucu bozmaz |
Orucu bozmaz |
Orucu bozmaz |
Oruçluyken oruç niyetini bozmak |
Orucu bozar |
Orucu bozmaz |
Orucu bozmaz |
Orucu bozmaz |
Orucu bozar |
Kurban ve Fıtır Bayramı orucu |
Haramdır |
Haramdır |
Şiddetli mekruhtur |
Haramdır |
|
Teşrik Günleri[54] Orucu |
Hac için Mina'da olanlara haramdır |
Kesinlikle haram değildir |
Zilhicce'nin 11. ve 12. günleri Hacı olmayanlara haramdır |
Şiddetli mekruhtur |
Hacı olmayanlara haramdır |
Bir şehirde hilalin görülmesinin diğer şehirlere olan nispeti |
iki şehrin ufukları birleşik olmazsa, birbiriyle alakaları yoktur |
Bir şehirde rüyet-i hilal (hilalin görülmesi) diğer şehirler için de geçerlidir |
iki şehrin ufukları birleşik olmazsa, birbiriyle alakaları yoktur |
Bir şehirde rüyet-i hilal (hilalin görülmesi) diğer şehirler için de geçerlidir |
Bir şehirde rüyet-i hilal (hilalin görülmesi) diğer şehirler için de geçerlidir |
Ebeveynlerin kaza oruçları |
Büyük oğul kaza etmelidir |
Vasiyet etmişlerse, büyük oğul her gün için bir mod gıda vermelidir; bu durum dışında farz değildir |
Her gün için bir "şer'i mod" gıda[55] vermelidir |
Her gün için bir "şer'i mod" gıda vermelidir |
Her gün için bir "şer'i mod" gıda vermelidir |
Güneş doğana kadar cünuplu kalmak |
Kaza ve Kefareti vardır |
O günün orucu doğrudur |
O günün orucu doğrudur |
O günün orucu doğrudur |
O günün orucu doğrudur [56] |
Bedenin asıl enerjisi glikoz ile temin edilmektedir ve beyin sağlığı bakımından hayati öneme sahiptir. Beden 4 ila 8 saat arası glikoz almazsa, glikoz yerine karaciğerde depolanmış olan glikojeni glikoza çevirir ve kullanır. Bu durumda, beden kendisinde olan proteinlerin bir kısmını da yakarak masraf etmektedir. 12 saat bu durum devam ederse, beden var olan glikojeni kaslarda kullanmaya başlar. Eğer aynı şekilde bedene dışarıdan glikoz temin edilmezse, bu durumda bedendeki yağları yakmaya başlar.
Dubai'de bulunan Amerikan Hastanesinin kalp uzmanlarından bir grup araştırmacının söylediklerine göre, Ramazan ayının orucu, lipit rahatsızlığı olan hastaların üzerinde olumlu etki bırakmakta ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaktadır. Bu grubun söylediklerine göre, LDL’nin (kötü yağlanma) büyük oranda düşmekte olduğu ve HDL’nin (iyi yağlanma) arttığı gözlenmiştir.
Buna ilaveten bu araştırmanın sonucunda Ramazan ayı orucunun, kandaki kolesterolü düşürdüğü görülmüştür.[57] Bu araştırmalar gösteriyor ki bir gün arayla kalori kısıtlamak, insanın sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu durum kanser riskini azalttığı gibi, kalp hastalıkları, diyabet ve insüline karşı mukavemet etmekte, vücudun savunma sistemi ile ilgili sorunları da ortadan kaldırmakta, aynı zamanda yaşlılık belirtilerinin kendini göstermesini de yavaşlatmaktadır.[58] Paul Broke’ın söylediğine göre,[59] bedendeki zehirli atıkların atılması, damarların temizlenmesi ve kalp hastalıklarının önüne geçilmesi, diyabete yakalanma tehlikesinin azalması, alzheimer hastalığının [60] önlenmesi orucun diğer faydalarındandır.
Orucun yan etkilerine bakacak olursak, insanın bir miktar kendini zayıf hissetmesi, kan basıncının azalması (yani tansiyon düşmesi), fazla terleme, zaaf, yorgunluk hissi, enerji kaybı, baş dönmesi, özellikle ani hareketlerde baka kalmalar gibi durumlar baş gösterebilmekte ve insanın renginin atması veya düşme hissini uyandırabilmektedir ki, bütün bunlar daha çok öğleden sonra kendini gösterir.[61] Aynı şekilde kişi oruçlu olduğu müddet içerisinde, zamanla tanıma ve teşhis gücünde zayıflıklar olduğu, baş ağrıları, sinirlilik durumu gibi bir takım arızaların meydana geldiği görülmektedir.
Araştırmacılardan bir grup, sahur vakitlerinde yemek yeme amacıyla katlanılan uykusuzluğun bu gibi şeylere neden olabileceğini söylemişlerdir.
İnsanın dengesini kaybetmesine neden olan birtakım sıvılar vardır. Bedende bunların azalması orucun yan etkilerinden sayılmaktadır. Ancak araştırmacıların söylediğine göre, bu arızalar göze gelmeyecek cinsten ve zararlı etkiler bırakmayan şeylerdir. Gerçi Ramazan ayında oruç tutmanın, fizyolojik açıdan sağlıklı olan insanlara hiçbir zararı olmadığı gibi, üstelik yararları vardır. Ancak çeşitli hastalıkları olan insanların doktorlarına danışmaları gerekir.
Araştırmaların gösterdiğine bakılırsa, kolesterol serumu, tiroksin ve üre asidi kanda dikkat çekecek miktarda artış göstermektedir.[62] Hamileliği önleyici hapların kullanılması veya aylık adetleri uzatacak cinsten hapların Ramazan ayında kullanılması kişinin kanındaki su miktarını azaltmakta ve bu durum beyindeki kanın pıhtılaşmasına neden olabilmektedir. Oruç tutmaya ilaveten, az su içmek veya aşırı çalışma bedendeki suyun haddinden fazla atılmasına neden olacağından, yine beyinde kan pıhtılaşmasına neden olabilen sebeplerden bir diğeridir.
Yemek Tavsiyeleri
Ramazan ayında, oruç tutanların ağır gıdalar tüketmekten ve özellikle gece vakti ağır yiyecekler yemekten kaçınması gerekir. Onun yerine imsak vaktinde sahurlarda daha besleyici yemeklerin yenilmesi tavsiye edilmekte ve sahur yemeklerinin kesinlikle unutulmaması gerekmektedir. Buna ilaveten, su içmek konusunda dikkat edilmesi ve yeterli suyun alınması tavsiye edilmektedir. Oruç tutanların sebze ve meyvelerden olabildiğince çok tüketmesi, çay gibi idrar arttırıcı yiyecek ve içeceklerden kaçınması, özellikle sahur vaktinde bu gibi besinlerin yenilmesi ve içilmesinden uzak durması gerekir. Bazı kaynakların önerisine göre, oruç tutan kişinin iftardan sahura kadar 2 litre civarında su içmesi gerekmektedir. [63]-[64]
Elbette sıvı şeyler tüketilmesinden maksat, demli çay, kafeinli içecekler, şerbetler, meyve suları ve çok miktarda şeker içeren içecekler değildir. Zira bu tür sıvı karışımlar, bizzat hem susuzluğa sebep olmakta ve hem de bedendeki suyun zamanından önce atılmasını sağlamaktadırlar. Burada maksat, sadece suyun kendisidir. En güzel içecekler az şekerli olmak kaydıyla, limonata, özellikle taze limon ve bal ile yapılan şerbet; Skencebin (bal-sirke) şerbeti veya skencebinin rendelenmiş salatalık ile karıştırılmış şekli, az tuzlu ayran, demsiz çay, hakşir şerbeti ve karpuz suyu cinsinden meyve suları tavsiye edilmektedir. Zira bu meyvelerin su miktarı fazla ve tabiatları da soğuktur.
Rivayetlerde şu husus üzerine vurgu yapılmıştır: Oruç, oruç tutanların fizyolojik yapılarının sağlıklı olması içindir. Ancak unutmamak gerekir ki, oruç tutanların bedensel sağlıkları ve ruhsal sağlıklarını elde etmeleri gerekir. Yalnızca bu şartla bu söylenenler gerçekleşebilir. Dolayısıyla doğru bir şekilde oruç tutulmuş sayılır. Aşağıda önerilen tavsiyelere riayet edilirse, Ramazan ayında oruç tutan kişilere büyük oranda yardımcı olacağı kanaatindeyiz.
Sahur Yemeği
İftar
Ana Madde: İftar
İtiraz/Ölüm Orucu
Orucun dindeki rolüne ilaveten, birtakım toplumsal ve siyasi inançları izhar ve beyan etmek amacıyla da kullanıldığı görülmektedir. Özellikle bir şeye itirazın ve yalnızlığın dile getirilmesi açısından bir sembol haline gelmiştir. Bunun en klasik örneği, Mahatma Gandi’nin yirminci yüzyılın başlarında yapmış olduğu ölüm orucudur. Gandi hapiste kendi takipçilerinin İngilizlerle karşı karşıya geldiklerinde başvurdukları yöntemlerin, kendisinin hiçbir şekilde kaba kuvvete başvurmayı kabul etmeyen öğretisine karşı takipçilerinin bu dikkatsizliklerini protesto amacıyla, ölüm orucu tutmuştur.
Oruç, defalarca savaş karşıtı anlamında toplumsal açıdan istenmeyen birtakım şeyler karşısında adaletsizlikler karşısında tutulmuş ve bir yöntem olarak kullanılmıştır. Bunun diğer bir örneği de “Dick Gregory Komodin” adındaki zencinin yapmış olduğu eylemdir. Miladi 60’lı yıllarda zencilerin medeni hukuklarından yoksun edildiği Amerika’nın yerli halkı olan zencilerin medeni haklarının görmezden gelindiği ve çiğnendiği iddiasıyla, Amerika ordusuna karşı itiraz anlamında güneydoğu Asya’da böyle bir ölüm orucu tutmuştur.
Ayrıca, 1981 yılında 10 kişilik İrlandalı vatanperver ve milliyetçi bir grup (Baby Sandes gibi) Belfast hapishanesinde ölüm orucu faaliyetinde hayatlarına son vermişlerdir. Bu grubun hedefi kendilerinin resmi olarak tanınmaları, kendilerinin ve kendilerine bağlı olan kişilerin, siyasi mahpuslar olarak tanınmaları idi.[65]
Aynı şekilde, Bahreyn ve Filistin halklarının ölüm orucu tutmaları ve bunun benzeri örneklerinde, itirazlarını oruç vasıtasıyla dile getirmeleri ve bazen yemek ve içmekten kesilmek suretiyle bu işi yapmaları dikkat çekicidir.
Kaynakça
TURCAV Burs Başvuru Formunu PDF formatında bilgisayarınıza veya telefonunuza indirmek için: