Ezanda Üçüncü şehadet (Arapça: شهادت ثالثة), şehadeteynin (tevhit ve nübüvvetin ikrarının) ardından Hz. Ali’nin (a.s) velayetine tanıklık etmek anlamında olan “Eşhedü Enne Aliyyen Veliyullah” cümlesini söylemektir. Üçüncü şehadet, Şia fıkıh ve hadis kitaplarında ezanın bir cüzü olarak ele alınmamıştır ve Şia fakihlerinin çoğuna göre bu ifade ezan ve ikametin bir cüzü değildir, ama Allah rızası için ve ezan ve ikametin bir cüzü olmadığı şeklinde söylenmesinde bir sakınca yoktur veya müstahaptır.
Tarihçe ve Anlamı
Üçüncü şehadet, Şehadeteynin (Allah’ın tekliğine ve Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) nübüvvetine tanıklıktan) sonra Hz. Ali’nin (a.s) velayetine tanıklık etmek anlamındadır.
Her ne kadar üçüncü şehadetin Safeviler döneminde ezanlarda resmi olarak kullanılmaya başlandığı söylense de elde olan verilere göre bu ifadenin bazı bölgelerde dağınık bir şekilde söylendiği bilinmektedir. İbn Batuta (Orta Çağın en büyük seyyahı) sekizinci yüzyılda “Eşhedü enne Aliyyen Veliyullah” cümlesinin Katif’de Şiiler tarafında ezanda söylendiğini belirtmiştir.[1] Şeyh Saduk’un üçüncü şehadetin[2] caiz olduğuna dair açıklamalarda bulunan ahbarilere karşı tutumu, o dönemde bu ifadenin ezanlarda söylendiğine delalet etmektedir.
Abdulmuhsin Saravi, “Eşhedu enne Aliyyen Veliyullah” ifadesinin tarihçesini Emevilere kadar ulaştırmakta ve bunun nedenini cami minberleri ve minarelerinde Hz. Ali’ye (a.s) lanet okutulmasına bir tepki olarak söylendiğini ileri sürmektedir.[3] Söylendiğine göre Abdullah Meraği Mısri de “es-Selafet fi Emri’l-Hilafet” kitabında naklettiği rivayetlerde Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanında Salman ve Ebuzer’in ezanda üçüncü şehadeti söylediklerini ileri sürmüştür.[4] Elbette bazılarınca bu kitabın varlığı hakkında bazı şüpheler söz konusudur.[5]-[6]
Hükümleri
Şia fakihlerine göre “Eşhedu enne Aliyyen veliyullah” ifadesi ezanın teşriisinde yoktur. Bu sebeple ezan ve ikametin bölümlerinde ona yer vermemektedirler.[7] Şeyh Saduk, üçüncü şehadetin ezan ve ikamette söylenmesine izin veren rivayetlerin gulat tarafından uydurulduğuna inanmaktadır[8] Şeyh Tusi’ye göre bu rivayetler azdır ve ona amel edenler (yani üçüncü şehadeti ezan ve ikamette söyleyenler) hatalı ve günahkârdırlar.[9]
Ezan Kastı Olmadan İstihbab
Birçok Şia fakihine göre, üçüncü şehadetin asli bir parçası olduğunu kastetmeden ezan ve ikamette söylenmesi caiz veya müstahaptır.[10] Abdulhalim Gazzi, “eş-Şehadetu’s-Salisetu’l-Mukaddese” kitabında yüzün üzerinde Şia âliminin görüşünü bir araya getirmiş ve yayınladığı fetvalar daha çok ezan ve ikametin bir parçası olmadan üçüncü şehadetin söylenmesinin müstahap olduğu yönündedir.[11] Onların dayanağı mutlak bir şekilde belirtilen bazı rivayetlerdir. Rivayetler şu şekildedir: Her ne zaman tevhit ve risalete tanıklık ettinse, Ali bin Ebi Talib’in velayetine de tanıklık et.[12] Onlar aynı şekilde Şeyh Saduk ve Şeyh Tusi’nin tavrını da üçüncü şehadetin ezanın asli bir parçası olduğunu ileri sürmektedirler.
Ezan Kastı İle İstihbab
Bazı Şia fakihleri üçüncü şehadetin ezan ve ikamette olduğunu kabul etmişlerdir.[13] Onların dayandıkları hadisler ise Şeyh Saduk ve Şeyh Tusi’nin reddettikleri hadislerdir. Aynı şekilde onlardan bazıları Meraği Mısri’nin üçüncü şehadet hakkında Salman ve Ebuzer’in, ezan ve ikamette söylediğini ileri sürdüğü rivayetlere dayandırmaktadır.[14] Elbette “es-Selafet fi Emri’l-Hilafet” kitabının varlığı konusunda Mehdi Mehrizi[15] ve Muhsin Kedyur[16] gibi bazı araştırmacılar tarafından şüpheler ileri sürülmüştür. Yazarının meçhul olması, kitabın kütüphanelerde bulunmaması ve ileri sürdüğü hadislerin Şia hadis kitaplarında yer almaması bu görüşü güçlendirmektedir.
İlk olarak Abdunnebi Eraki (k. 1307-1385) “Risaletu’l-Hidayet” kitabında “es-Selafet fi Emri’l-Hilafet” kitabına istinat etmiştir. Ondan sonra Seyyid Muhammed Şirazi (ş. 1307-1380) bu kitaba istinat eden ikinci kişi olmuştur. Seyyid İsmail Mer’aşi (k. 1340-1425)[17] ve Seyyid Ali Şehristani[18] de bu kitaba istinat edenlerdendir. Onların hiçbiri bu kitabın aslını görmemiştir.[19]
Cevahir kitabının yazarı, Allame Meclisi[20], İmam Humeyni[21]… gibi fakihler her ne kadar ezan ve ikametin cüzünden bilmeden üçüncü şehadetin söylenmesini müstahap bilseler de ezan ve ikamette cüz kastıyla söylenmesinin müstahap olduğu görüşünün uzak bir ihtimal olduğunu ileri sürmüşlerdir.[22] Cevahir kitabının yazarı şöyle demektedir:
“Eğer ashap ve fakihlerin cüz olmadığında ittifakları olmasaydı, cüzünden olduğu iddiasında bulunmamızın yeri olurdu.”[23]
Ayetullah Hekim, diğer Şia çoğunluğu gibi üçüncü şehadetin ezan ve ikametin cüzünden saymadan söylenmesini müstahap bilenlerdendir. Ona göre, çağımızda üçüncü şehadetin söylenmesi, Şia mezhebinin ilkelerindendir. Bundan dolayı şer'i olarak tercih edilmekte ve belki de farz olduğunu söylemenin mümkün olduğunu demektedir.[24]
Ayrıntılı Araştırma
Ayrıca Bakınız
Kaynakça
Bibliyografi
TURCAV Burs Başvuru Formunu PDF formatında bilgisayarınıza veya telefonunuza indirmek için: