TEVHİD NEDİR?
Tevhit (Arapça: التوحيد), Allah’ı bir ve tek bilmek anlamında İslam’ın en temel ve en önemli ilkesi (ilke olarak kabul etmek,benimsemek)dir. İslam Peygamberinin (s.a.a) insanlar için tebliğ ettiği ilk şey “la ilahe illallah” cümlesiyle ibraz ettiği Allah’ın birliğine davetti. İslam’ın tüm inanç, ahlak ve fıkıh öğretilerinin tamamı tevhide[1] dönmektedir. Müslümanlar her gün ezan ve namazda Allah’ın vahdaniyetine tanıklık etmektedirler.
Nazari tevhitte tevhide inanç, Allah’ın tüm yücelik ve saygınlığını kapsamaktadır. Allah’ın zatı birdir ve O’nun bir eşi ve benzeri yoktur (tevhid-i zati). Fiillerinde de kendisinden başka kimseye ihtiyacı yoktur ve tüm varlıklar O’na muhtaçtırlar (tevhid-i ef’ali). Ameli tevhide göre de sadece Allah tapılmaya layıktır. Müslümanların dini ibadet ve amellerini yalnız Allah için yapmaları (tevhidi ibadi) ve yalnızca O’ndan yardım istemeleri gerekmektedir. Şialara göre hatta Allah’ın sıfatı dahi Allah’ın zatından ayrı bir şey değildir (tevhid-i sıfati).
Birçok Kur’an ayetinde tevhide ve Allah’ın varlığına değinilmiştir. Kur’an’a göre, tevhidi inancın kökleri insanların fıtratında yatmaktadır. Tüm peygamberler tevhidin davetçileriydiler ve onların en önemli amacı şirki ve müşrikçe yaşamı ortadan kaldırmaktı. Temel olarak Peygamberlerin geliş hedefi şirkle mücadele ve bir tek olan Allah’a tapmak içindir.
Bazı Müslümanlar, ibadetin anlamı konusunda bazı Müslümanların yaşam ve davranışlarının tevhitle çeliştiği iddiasında bulunmuşlardır. Bu düşünce Şia ve Sünni ulemanın çoğu tarafından eleştirilmiş ve kabul edilmemiştir.
Tevhid, “v-h-d” (و-ح-د) kökünden olup, bir ve tek anlamındadır.[2] Vahd kelimesi –ki vahid, vehd (vahdehu, vehdeke, vehdi), vahdaniyet, vahdani ve ahad kelimelerinin türediği kelimedir- bir olmak anlamındadır ve bu kelimenin Allah için kullanılması da bu anlamdadır.[3]
Hz. Resulullah’ın (s.a.a) hadislerine göre, tevhit sözcüğü “la ilahe illallah vehdehu la şerike leh” ve benzeri ilkeleri doğrulama anlamında kullanılmıştır.[4] Bu kullanım, İmamların (a.s) da hadislerinde vardır.[5]
İkinci yüzyıldan bu yana tevhit sözcüğü bu anlamda ve sonra Allah’ın varlığı, sıfatları ve fiilleri ile ilgili konuların toplamına işaret anlamında yaygınlaşmıştır. Şia hadislerinde de bu geniş kapsamda kullanılmıştır.[6]
Sonralardan bu kapsam genişlemesi “kitab-u tevhit” unvanı ile bu konularla ilintili öğretilerin yer aldığı eserlerin tedvin edilmesine dönüşmüştür. En temel konusu tevhit olan kelam bilimi bile “tevhit bilimi” ve bazen de “tevhit ve sıfat bilimi” adlarıyla anılmıştır.[7]
Tevhit öğretisi, İslam’ın en merkezi öğretisi ve Kur’an’ın en önemli mesajıdır. Kur’an ve rivayetlerin bu öğretiye vurgusu açıkça ortadadır. Öyle ki Kur’an’ın üçte biri, bununla ilintili ayetlerden ve Kur’an’ın açıklaması ile tüm peygamberlerin mesajı tevhit inancı üzerine kurulmuştur.[8] İslam dini, Allah’ı tanımayı ve insanın gerçek hayat kaynağının temelini tevhidi tanıtmakta ve şirki, bağışlanmayan günahlardan saymıştır: “Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.” (Nisa, 48)
Müminlerin Emiri'nden (a.s) nakledilen bir rivayette tevhit, Allah’ı tanımanın temeli olarak geçmektedir.[9] Tarihî olarak da İslam Peygamberinin (s.a.a) daveti daha ilk gününden itibaren, selbi ve icabi olmak üzere iki yönlüydü: icap ve ispat yönü kulluğun yalnızca bir tek Allah’a özgü olduğu ve selbi yönü putların ve şirkle karışık her düşünce ve davranışın terk edilmesine yönelikti. Sair öğreti ve şeriatlar bu iki yönlü öğreti mihverinde dönmektedir.
Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) Mekke halkına aleni davetteki ilk sözü de bu iki yönlü tevhide yönelikti: Allah’ın birliğine şehadet ve şirkin terk edilmesi.[10] Efendimizin (s.a.a) şehirlere ve kabilelerdeki elçileri de her şeyden önce ve daha çok insanlara Allah’ın birliğine şehadet ve O’nun birliğine davetle görevlendirilmişlerdi.[11]
Müslümanlar arasındaki tevhide inancın önemi, bazılarının tevhidi Müslümanlığın belirtisi ve onların diğer din mensuplarından ayrılma noktası olarak bilmelerine neden olmuştur. Bu yüzden Müslümanları “Ehl-i tevhit/tevhit ehli” olarak adlandırmaktadırlar.[12]
Tevhit ilkesinin Kur’an-ı Kerim’deki önemi o kadar çoktur ki İslam Peygamberinin aldığı vahyin içeriğini Allah’ın birliğini ilandan başka bir şey bilmemekte[13] ve tevhidi olmayan her türlü düşüncenin def edilmesi için de tüm peygamberlere Allah’ın vahdaniyetini açıklayan ayetlerin vahyedildiği belirtilmektedir.[14]
Kur’an ayetlerinde Allah’ın tekliğini ortaya koyan ayetler farklı tabirlerle kullanılmıştır:
· Allah’tan başka tüm tanrıların nefyedilmesi: la ilahe illallah (ve ayrıca: illa hu, illa ena, illa ente) ve benzeri cümlelerle: ma min ilahîn illa Allah (ve ayrıca: men ilahun ğayrullah, eğayrallahi ebğikum ilahen ve eilahun maallah, ma lekum min ilahî gayruh, ma kane meehu min ilahîn).
· Allah’ın tek olduğu: Huvallahu ahad (ve ayrıca: innema huvallahu vahidun, Allahu vahidun, innemellahu vahidun).
· Herkes için tek Allah: İlahukum ilahun vahit (ve ayrıca: İlahuna ve ilahikum vahid, ilahinnas).
· Âlemlerin tek Allah’ı: Huvellezi fisemai ilahun ve filarzi ilahun.
· Tanrıların varlığına imanı veya Allah’la birlikteki tanrıların varlığını kınamak: E ifken aliheten dunellahi turidûn.[15]
· Birden fazla ilaha inanma düşüncesinden kaçınmanın zorunluluğu: vela tecelu maallah ilahen aher.[16]
· Teslis inancı[17]na inananların reddedilmesi: lekad keferellezine kalu innallahe salisu selaseten.[18]
· Allah’ın oğlu olduğu düşüncesinin reddedilmesi: lem yelid ve lem yuled.[19]
· Meleklerin Allah’ın kızları olduğu inancının kınanması.[20]
· Allah için her türlü eş ve benzerin reddedilmesi: leyse kemislihi şeyun.[21]
· Kur’an’da şu noktaya vurgu yapılmıştır ki tüm peygamberlerin davet temeli ve vahyin ana konusu Allah’ın birliğini ilandır.
· Kur’an, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih ve Hz. Şuayb peygamberlerin diliyle kendi kavimlerine şöyle demiştir: “ma lekum min ilahin gayruh”[22]
Aynı şekilde Hz. İsa ve annesini Allah olarak anan Hristiyanları kınamakta ve onlara Hz. İsa’nın (a.s) kıyamet günü Hristiyanların bu inançlarından uzak olduğunu ve insanları Allah’a davet ettiğini ve bununla görevli olduğunu açıklayacağı konusunda uyarıda bulunmaktadır.[23]
Allah ve ilah sözcükleri dışında “Rab” sözcüğü de Kur’an’da her şeyden çok Allah’ın tekliğine vurgu yapmak için kullanılmış ve bilhassa âlemin yönetilmesine, yani tevhidi rububiyet[24] anlamında geniş bir biçimde kullanılmış ve rabbul âlemin (41 kere), rabbu semavati vel arz (10 kere), rabbul arş, rabbu semavatu sab’, rabbul maşriki vel mağrib, rabbul meşarik, rabbul meşrkeyn vel meğribeyn, rabbu külli şeyin ve rabbun nas ibaretleri ile Kur’an süslenmiştir.[25] Bu da Kur’ani tevhittir.
TURCAV Burs Başvuru Formunu PDF formatında bilgisayarınıza veya telefonunuza indirmek için: