Hz. İmam Ali Zeynelabidin (a.s.)

İmam Seccad, İmam Zeynelabidin ve Ali bin Hüseyin Zeynelabidin (Arapça: الإمام علي بن الحسين) diye meşhur olan Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talip (Hicri 38, Medine/Hicri 95, Medine), On İki İmam'ın dördüncüsüdür. İmamet süresi 34 yıldır. Kerbela vakıasında bulunduğu gibi Harre vakıası, Tevvabin Hareketi ve Muhtar’ın kıyamına şahit olmuştur. Sahife-i Seccadiye ve Risele-i Hukuk onun eserlerindendir. Velid b. Abdülmelik’in emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Kabr-i şerifleri değerli amcası İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) yanında Cennetü’l Baki’dedir.

Zühri şöyle demektedir: "Ondan daha üstün bir Haşimi ve ondan daha Fakih birisini görmedim." Şafii şöyle demektedir: "O, Medine’nin en fakih insanıydı." Cahiz ise şöyle demektedir: "Onun fazilet ve erdemlerinden şüpheye düşen birini görmedim yahut ondan daha önemli birisinden söz ettiklerini duymadım."

Nesep, Lakap ve Künyeleri

Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebu TalipOn İki İmam'ın dördüncüsüdür. İmam Seccad’ın (a.s) annesinin adı hakkında fikir ayrılıkları bulunmaktadır. Annesinin adı hakkında: Şehri Banu, Şehri Baneviye, Şahzenan, Cihan şah, Fatıma, Meryem, Gazele, Selafe, Herrar gibi çeşitli adlar zikredilmiştir. Şeyh Müfid Hazretin annesinin adını Şahzenan ve dedesinin Kisra oğlu Şehriyar oğlu Yezdgird olduğunu yazmıştır. Şeyh Saduk, Hazretin annesinin babasını İran şahı Şehriyar oğlu Yezdgird olduğunu ve İmam Seccad (a.s) doğumundan hemen sonra vefat ettiğini kaydetmiştir.

İmam Seccad’ın (a.s) Sasani şehzadelerine mensup bir kadın tarafından dünyaya gelişi, son zamanlarda, daha çok eleştirilmektedir. Nedenine gelince, Şia düşmanları bu duruma dayanarak, Şia’nın İran’da yayılışını, İmamlarla Sasaniler arasındaki aile bağlarının, İmam Seccad’ın (a.s) annesi iddia edilen Üçüncü Yezdgird’in kızı aracılığı ile sağlandığı gerekçesine bağlamaya çalışmalarındandır.

Seyyid Cafer Şehidi, “Ali b. Hüseyin” adlı kitabında, bu alanda bulunan rivayetlerin önemli bir bölümünü zikretmiş ve eleştiriye tabi tutmuştur. Buna ek olarak, İmam Seccad’ın (a.s) annesinin ümmü velet olduğunu ortaya koyan rivayetler de sınırlıdır. Bu rivayetler fetihle ilgili diğer rivayetlerle uyumsuzluğuna rağmen, bu haberin aslının önemli bir şöhretinin olduğu kesindir. Vekatü’s-Sıffeyn, Tarih-i Yakubi ve Besairü’d-Derecat gibi üçüncü asırda yazılan Şia’nın en eski kitaplarında bile nakledilmiştir.

İmam Seccad (a.s), kendi döneminde “Ali el-Hayr”, “Ali Asgar” ve “Ali el-Abid” isimleri ile meşhurdu.[1]

Lakapları ve Künyeleri

Künyeleri: Ebü’l Hasan, Ebü’l Hüseyin, Ebu Muhammed ve Ebu Abdullah’tır.[2]

Lakapları: Zeynelabidin, Seyyidü's-Sacidin, Seccad, Haşimi, Alevi, Medeni, Kureyşi, Ali Ekber’dir.[3] “Zü’s-Sefinat” ona verilen bir başka lakaptır. Oldukça fazla ibadet etmesinden ve namaz kılmasından dolayı "Seccad" yani çok secde eden lakabını almıştı.[4]

Doğumu ve Vefatı

Meşhur görüşe göre, İmam Seccad (a.s) hicretin 38. yılında dünyaya geldi. Bu görüşe göre, İmam Seccad (a.s), İmam Ali’nin (a.s) hayatından bir bölümünü ve ayrıca İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) imametini yakından görmüş ve Muaviye’nin Şiaları Irak ve başka yerlerde baskı altına almaya çalıştığını gözlemlemiştir. Ancak bazı rivayetlerde İmam’ın (a.s) yaşının bilinen ünlü görüşün aksine, daha küçük olduğu ve İmamın doğumunun yaklaşık hicretin 48. yılında olduğu söylenmiştir.[5] Gerçi bu rivayetler çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir, ancak bunların kabul edilmesine mani olan bazı kanıtlar mevcuttur. Örneğin ünlü tarihçiler ve siyer yazarları imamın doğum tarihinin hicretin 38.yılı olduğunu zikretmişlerdir ve buna göre de Kerbela vakıasında İmamın yaşı 23 civarındaydı.

Ehlisünnetin tarihçilerinden Muhammed b. Ömer Vakıdi, İmam Cafer Sadık’ın (a.s) söylediği şu sözü: “Ali b. Hüseyin (a.s) 58 yaşında vefat etti” naklettikten sonra şöyle yazmaktadır: Bu söz İmam Seccad’ın (a.s) Kerbela’da iken 23 veya 24 yaşlarında olduğuna delalet etmektedir.[6]

Zühri ise şöyle demiştir: Ali b. Hüseyin 23 yaşında iken Kerbela’da babasının yanında idi.[7]

İmam Seccad (a.s) 94 (veya 95) yılında Velid b. Abdülmelik’in emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir.[8] Medine’de bulunan Cennetü’l Baki mezarlığında amcası İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) yanında defnedilmiştir.[9]

Eşleri ve Çocukları

Tarihî kaynaklarda İmam Seccad’ın (a.s) çocuklarının sayısı 15 olarak verilmiştir. Bunlardan 11’i erkek 4’ü ise kızdır.[10] Tıpkı Şeyh Müfid’in[11] yazdığına göre İmam Seccad’ın (a.s) eş ve çocuklarının isimleri şöyledir:

İmam Muhammed Bakır (a.s), annesi İmam Hasan’ın kızı Ümmü Abdullah’tır.

Abdullah

Hasan

Hüseyin Ekber, bu üçünün annesi bir cariye idi.

Zeyd

Ömer, bu ikisi bir cariyeden dünyaya gelmiştir.

Hüseyin Asgar

Abdurrahman

Süleyman, bu üçü bir cariyeden dünyaya gelmiştir.

Ali, İmam Seccad’ın en küçük oğludur.

Hatice, bu ikisi bir cariyeden dünyaya gelmiştir.

Muhammed Asgar, annesi cariye idi.

Fatıma

Aliye

Ümmü Gülsüm, bu üçü bir cariyeden dünyaya gelmiştir.

İmamet

İmam Hüseyin’in (a.s) hicretin 61. yılında Kerbela’da Aşura günü şehit olmasının ardından, İmam Seccad (a.s) imamet makamına erişti ve hicretin 94 veya 95. yılında şehit olana kadar imameti devam etti.

İmametinin Delilleri

Şia muhaddislerin rivayet kitaplarında naklettikleri naslar esasına göre, İmam Seccad (a.s) babası İmam Hüseyin’in (a.s) vasisidir.[12]

Hz. Peygamber Efendimizden (s.a.a) Şia imamlarının isimleri hakkında rivayet edilen hadisler de bunu teyit etmektedir.[13]

Yine Şia naslarına göre, Resulullah’a (s.a.a) ait kılıç, zırh gibi eşyaların imamın yanında olması gerekmektedir. Bunların İmam Seccad’ın yanında olduğu, Ehlisünnet kaynaklarında bile açıkça zikredilmiştir.[14]

Bunların dışında, İmam Seccad’ın (a.s) Şia toplumunda imameti boyunca kabul görülmesi de bu yöneticiliğin asıl kanıtlarındandır.

Muasır Yöneticiler

İmam Seccad'ın (a.s) imameti döneminde yaşamış halifelerin yaşadığı zamana göre isimleri:

Yezit b. Muaviye (h. 61-64)

Abdullah b. Zübeyr (h. 61-73, bağımsız olarak Mekke’nin yöneticiliğini yapmıştır)

Muaviye b. Yezit (64 yılında birkaç ay)

Mervan b. Hakem (65 yılında dokuz ay)

Abdülmelik b. Mervan (65-86)

Velid b. Abdülmelik (86-96)[15]

Kerbela Vakası ve Esaret

İmam Seccad (a.s), Kerbela vakıasındaİmam Hüseyin (a.s) ve ashabı şehadete erdiklerinde ağır bir şekilde hastaydı. Öyle ki onu da şehit etmek istediklerinde içlerinden bazıları: Ona bu hastalık yeter, onu bu halde bırakalım, (yani hastalığı sonucu zaten ölecektir) demişlerdir.[16]

Kufe

Kerbela vakıasından sonra, İmam Hüseyin’in (a.s) Ehlibeytini esir alarak Kufe ve oradan da Şam’a götürmüşlerdir. Esirler Kerbela’dan Kufe’ye doğru gönderildiğinde İmam Seccad’ın (a.s) boynuna zincir ve pranga vurmuşlardı. Hasta olduğu için devenin üzerinde duramadığından her iki ayağından devenin karnına bağlamışlardı.[17] Bazı yazarlar İmam Seccad’ın (a.s) Kufe’de bir konuşma yaptığını yazmışlardır, ancak Kufe’nin o günkü durumu, hükumet adamlarının acımasızlığı ve baskıları, halkın onlardan korkusu ve içlerindeki namertliği de göz önünde bulundurursak, böyle bir olayın doğruluğunu kabul etmemiz biraz zordur. Buna ek olarak Kufe’de okuduğu iddia edilen hutbedeki bazı sözler Dımaşk camisinde söylediği sözlerle tıpa tıp aynıdır. Muhtemelen zamanın geçmesiyle hadiseyi nakledenler, olayı birbirine karıştırmışlardır.[18]

Her takdirde, İbn Ziyad, İmam Seccad (a.s) ve öteki Kerbela Esirleri’ni hapse atmış ve Şam’a bir mektup yazarak Yezid’e ne yapması gerektiğini sormuştur. Yezit cevabında, esirlerin ve Kerbela şehitlerinin kesik başlarının Şam’a gönderilmesini istemiştir. İbn Ziyad, İmam Seccad’ın (a.s) boynuna pranga vurarak Muhaffer b. Sa’lebe eşliğinde esirlerle birlikte Şam’a göndermiştir.[19]

Şam

İmam Seccad (a.s) Şam camisinde bir konuşma yaparak kendisinin, babasının ve dedesinin kim olduğunu söyleyip halka tanıtmış ve Yezit ve adamlarının sözlerinin doğru olmadığını anlatmıştır. Babası İmam Hüseyin'in (a.s) onların iddia ettikleri gibi ecnebi olmadığını, Müslümanları birbirine düşürmek istemediğini ve İslam kentlerinde fitne çıkarmak istemediğini açıklamıştır. Babasının (İmam Hüseyin) hak için ve Müslümanların daveti ile dine sokulan bidatlerin temizlenmesi ve dini, tıpkı dedesi (Hz. Muhammed’in (s.a.a)) dönemindeki gibi saf ve temiz haline geri döndürmek için ayaklandığını bildirmiştir.[20]

Medine’ye Dönüşü

İmam Seccad (a.s) Kerbela olayından sonra 34 yıl yaşamış ve bu süre zarfında her zaman Kerbela şehitlerini anmak ve onları yaşatmak için çalışmıştır.

Her su içtiğinde, babasını anar ve İmam Hüseyin’in (a.s) başına gelen musibetlerden dolayı ağlar ve gözyaşı dökerdi. İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayette; İmam Zeynelabidin (a.s) babasına gözyaşı dökerdi. Gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz kılardı. İftar saatinde hizmetçi su ve ekmek getirdiğinde: “Resulullah’ın oğlu (s.a.a) aç iken öldürüldü! Resulullah’ın oğlu (s.a.a), susuzken öldürüldü! Der ve her daim bu sözü tekrarlar ve ağlardı. Öyle ki gözyaşları su ve yemeğine karışırdı. Ömrünün sonuna kadar bu hal üzerineydi.”[21]

İmam Seccad’ın Dönemindeki Önemli Kıyamlar

İmam Zeynelabidin’in (a.s) döneminde ve Kerbela hadisesinden sonra çeşitli akımlar ortaya çıkmıştır. Bu akımların en önemlileri aşağıda adı geçenlerden ibarettir:

Harre Olayı

Kerbela olayından bir süre sonra, Medine halkı Emeviler'e karşı ayaklanmayla birlikte, Harre ayaklanmasını başlattılar. (hicri 63) Medine halkı, Abdullah b. Hanzala’ya [Not 1] biat ederek, başta Mervan b. Hakem olmak üzere sayıları 1000 kadar olan Ümeyye oğullarını kuşatma altına aldılar. Daha sonra şehirden kovdular.[22] İmam Seccad (a.s) işin hangi boyutlara varacağını bildiğinden ayaklanmanın başından itibaren kendisini geride tutmuş ve halkla birlikte hareket etmemiştir.[23]

Harre olaylarının yoğunlaştığı günler Mervan (Ehlibeytin azılı düşmanı), Abdullah b. Ömer’in yanına giderek ondan ailesinin yanında kalmasını ister, ancak o bunu kabul etmez. Mervan, ondan ümidini kestikten sonra İmam Seccad’ın (a.s) yanına gider. İmam Seccad (a.s) kendisine yakışan has bir büyüklükle isteğini kabul eder. Mervan’ın yakınlarını eşi ve çocukları ile birlikte Yenbi’ye [Not 2] gönderir.[24]

İmam Zeynelabidin (a.s) bu hadisede, 400 ailenin kefaletini Müslim b. Ukbe [Not 3] Medine’ye ulaşana kadar üstlenmiş ve masraflarını karşılamıştır.[25]

Tevvabin Kıyamı

Tevvabin hareketiKerbela vakıasından sonra gerçekleşen bir diğer ayaklanmadır. Liderliğini Süleyman b. Surad Huzai’nin yaptığı ayaklanmaya, Kufe’nin tanınan diğer önemli kişileri de destek vermiştir. Tevvabin, genel olarak zafer kazanmaları halinde, toplumun liderliğini Ehlibeyte verme düşüncesindeydi. Doğal olarak Hz. Fatıma’nın (s.a) soyundan gelen Hz. Ali b. Hüseyin (a.s) dışında da bu iş için kimse bulunmamaktaydı. Ancak İmam Seccad (a.s) ile Tevvabin arasında özel bir siyası ilişki bulunmamaktaydı.[26]

Muhtar’ın Ayaklanması

Muhtar’ın ayaklanması da Kerbela olayından sonra gerçekleşen üçüncü en önemli ayaklanma. Bu ayaklanmayla İmam Seccad (a.s) arasında ilişkilerin olması konusunda da belirsizlikler bulunmaktadır. Bu ilişkinin siyasi yönden değil, aynı zamanda inanç (Muhammed b. Hanefiyye’ye tabidirler) yönünden de bazı sorunları bulunmaktadır. Denildiğine göre Muhtar, Kufe’de Şiaları kendi yanına çekmeyi başardıktan sonra, İmam Seccad’dan (a.s) yardım istemiş, ancak İmam bu işe sıcak bakmamıştır.[27]

Fazilet ve Menkıbeler

İbadet

Malik b. Enes şöyle diyor: "Ali b. Hüseyin, ölene kadar gece gündüz bin rekât namaz kılmaktaydı. Bundan dolayı ona “Zeynelabidin” diyorlar."ref>Zehebi, el-İbber, c. 1, s. 83.

İbn Abd Rabbe şöyle diyor: "Ali b. Hüseyin namaz kılmaya hazırlandığında, vücudunu farklı bir titreme kaplardı. Ona bu konu sorulduğunda şöyle derdi: Benim kimin karşısında duracağımı ve kimin huzurunda münacatta bulunacağımı biliyor musunuz?"[28]

Malik b. Enes şöyle diyor: "Ali b. Hüseyin (a.s) ihram bağlayıp “lebbeyk Allahumme lebbeyk” demeye başladığında bayılır ve merkebinden yere düşerdi.[29]

Yoksullara Yardım

Ebu Hamza Somali şöyle diyor: Ali b. Hüseyin (a.s) geceleri bir miktar yiyeceği omzuna yükler, gece karanlığında gizlice yoksullara ulaştırır ve şöyle buyururdu: “Gecenin karanlığında verilen sadakalar Allah’ın öfkesini yatıştırır.”[30]

Muhammed b. İshak şöyle diyor: Medine halkı yaşar, ancak geçimlerinin nereden temin edildiğini bilmezlerdi. Ali b. Hüseyin’in (a.s) vefat etmesiyle gece kendilerine ulaşan gıda maddeleri kesildi.[31]

Gece vakitlerinde ekmek çuvalını omzuna alır ve yoksulların evine giderek şöyle derdi: “Sadakayı gizlice vermek Allah’ın öfke ateşini söndürür.” Ekmek çuvallarını o kadar taşımıştı ki bu ekmek çuvalları sırtında iz yapmış ve bu izler vefatından sonra kendisine gusül verildiğinde görülmüştür.[32] İbn Sa’d şöyle yazmaktadır: İhtiyaç sahibi onun yanına geldiğinde ayağa kalkar, ihtiyacını giderir ve şöyle derdi: “Sadaka, verilen kişinin eline ulaşmadan önce Allah’ın eline ulaşır”.[33]

Bir yıl Hacca gitmeye niyetlendi. Kız kardeşi Sakine, kendisi için bin dirhemlik bir yolluk hazırladı. Harre’ye vardığında, İmam (a.s) o yolluğun tamamını fakirler arasında paylaştırdı.[34]

İmam Seccad’ın (a.s) amcasının yoksul bir oğlu vardı. Bu yakın akrabasının kendisini tanımaması için gece karanlığında kendisini gizleyerek ona birkaç dinar yardımda bulunduğunda amcasının oğlu şöyle der: Ali b. Hüseyin akrabalık ilişkilerine riayet etmiyor! Allah onun müstahakkını versin. İmam Seccad (a.s) konuşmayı duymuş, ancak sabır ve hoşgörü göstererek kendisini tanıtmamıştı. İmam şehit olduğunda, o kişiye yapılan yardımlar da kendiliğinden kesildi. Bunun üzerine o kişi, kendisine yardımda bulunan iyiliksever zatın İmam Seccad (a.s) olduğunu anlamıştı ve kabrinin başına giderek orada ağlardı.[35]

Ebu Naim şöyle yazmaktadır: İmam iki kere malını yoksullar arasında paylaştırarak şöyle demiştir: Allah, günahkâr ve tövbe eden mümin kulunu sever.[36] Ayrıca şöyle yazmaktadır: İnsanlar onun cimri olduğunu düşünürdü, ancak Hakk ile buluşmaya gittiğinde onun yüz ailenin geçimini sağladığını anladılar.[37] Dilenci yanına geldiğinde erzakımızı ahirete götüren kişiye selam olsun derdi.[38]

Kölelere Davranışı

İmam Zeynelabidin’in (a.s) hem siyasi hem de dini hedeflerle köleler konusundaki çalışmaları çok önemliydi. Köleler ikinci halifeden (Ömer b. Hattab) itibaren özellikle Emeviler döneminde, en ağır toplumsal baskılara uğramış ve İslami toplumun ilk asırlarındaki en mahrum sosyal tabakasını oluşturmaktaydı.

İmam Zeynelabidin (a.s) Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) gibi İslami bir davranışla Iraklı kölelerin bir kısmını cezbetmiştir. Bu şekilde bu sosyal tabakanın haysiyetini yukarı çıkarmaya çalışmaktaydı.

Seyyidü’l Ehl şöyle yazmaktadır: İmam Seccad (a.s) köleye ihtiyaç duymamasına rağmen, onları satın alırdı. Bunu sırf onları azat etmek için yapardı. İmamın böyle bir amacının olduğunu gören köleler, kendilerini imama yakınlaştırır ve imamın kendilerini almalarını sağlamaya çalışırlardı. İmam Zeynelabidin (a.s) her zaman onları alır ve azat ederdi. Öyle ki Medine’de kadın ve erkeklerden oluşan oldukça büyük bir köle kitlesi, İmamın azatlısı olarak bir köle ordusu gibi göze çarpardı.[39]

Eserleri

Sahife-i Seccadiye İmam Zeynelabidin’in (a.s) dua ve münacatlarını barındıran bir dua mecmuasıdır ve o günün – özellikle Medine’nin- toplumsal yapısını yansıtan bir ayna gibidir. O günkü insanların çirkin davranış ve sözlerinden uzak olduğunu, gördüğü ve duyduğu şeylerden Allah’a sığınarak, Kur’an ve dinin eğitimi ışığında, doğru yolu aydınlatmak ve gönülleri her türlü kirden temizlemek isteği vb. konular bu dualarda görülmektedir. Sanki İmam bu dualarda mümkün olduğunca dua dili ile insanları şeytandan kurtararak Allah’a ulaştırmaya çalışmaktadır.[40] Sahife-i Seccadiye Türkçe dahil çeşitli dillere çevrilmiştir.

Hukuk Risalesi imam Seccad’a (a.s) nispet verilen bir başka eserdir. Bu risalede 51 hakkı (bazı nüshalara göre 50 hakkı) saymıştır.[41] Bu risale Farsça ve Türkçe dillerine de defalarca çevrilmiştir.

Bu risalede sayılan bazı haklar şunlardan ibarettir:

Allah hakkı

Nefsin hakkı

Dilin hakkı

Namazın hakkı

Sadakanın hakkı

Eğitmen ve öğretmenin hakkı

Halkın hakkı

Kadının hakkı

Annenin hakkı

Oğlun hakkı

Kardeşin hakkı

Kölenin hakkı

Arkadaşın hakkı

Komşunun hakkı

Borç isteğinin hakkı

Hasımların hakkı

Mutlu edicilerin hakları

Kötülerin hakları

Ehl-i zimmenin (gayri müslim) hakları

Ehlisünnet Büyüklerinin İmam Hakkındaki Sözleri

Muhammed b. Zühri: Ondan daha üstün bir Haşimi ve ondan daha fakih birisini görmedim.[42]

Şafii: Medine’nin en fakih insanı o idi.[43]

Cahiz: Onun fazilet ve erdemlerinden şüpheye düşen birini görmedim yahut ondan daha önemli birisinden söz ettiklerini duymadım.[44]

Kaynakça

  1.  İbn Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 5, s. 222; İbn Ebi’l Hadid, Şerhi Nehcü’l Belağa, c. 15, s. 273.
  2.  Zehebi, Seyru İ’lamü’n-Nubela, c. 4, s. 386; Kesrevi, Müessese Ricalü’l Kutubü’t-Tis’e, c. 3, s. 64; Ebu Hatem Razi, el-Cerh ve’t Ta’dil, c. 6, s. 178; Dulabi, el-Kunye ve’l Esma, c. 1, s. 147; Süyuti, Tabakatü’l Haffaz, s. 37, Zehebi, el-Mukteni fi Suredi’l Kunye, c. 1, s. 199; Mezzi, Tehzibü’l Kemal, c. 13, s. 236.
  3.  Zehebi, Seyru İ’lamü’n-Nubela, c. 4, s. 386; Zehebi, el-İbber, c. 1, s. 83; Mezzi, Tehzibü’l Kemal, c. 13, s. 286; İbn Tağarri, en-Nucumü’z- Zahire, c. 1, s. 229; İbn Hallekan, Vafiyatü’l A’yan, c. 3, s. 266; İbn Hacer Askalani, Tehzibü’t-Tehzib, c. 7, s. 231; Kesrevi, Müessese Ricalü’l Kutubü’t-Tis’e, c. 3, s. 64.
  4.  İbn Hallekan, Vafiyatü’l A’yan, c. 3, s. 274; Kalkaşendi, Subhü’l A’şi, c. 1, s. 516; Mes’udi, Mürucü’z- Zeheb, c. 3, s. 160; Sa’lebi, Simarü’l Kulub, s. 226, İbn Ebi’l Hadid, Şerhi Nehcü’l Belağa, c. 10, s. 79.
  5.  Gazi Numan, Şerhü’l Ahbar, c. 3, s. 266.
  6.  İbn Sa’d, Tabakatü’l Kübra, c. 5, s. 222; İbn Manzur, Muhtasar Tarihi Dimeşk, c. 17, s. 256; Erbili, Keşfü’l Gumme, c. 2, s. 191.
  7.  İbn Sa’d, Tabakatü’l Kübra, c. 17, s. 231.
  8.  Şebvari, el-İthaf Bi-hubbi’l Eşraf, s. 143; Mes’udi, Rihleti İmam, 1995. Bkz. Mes’udi, Mürucü’z-Zehebi, c. 3, s. 160.
  9.  El-Müfid, el-İrşad, el-Cüzü’s-Sani, s. 138.
  10.  El-Müfid, el-İrşad, s. 380; İbn Şehri Aşub, Menakib, c. 4, s. 189; İbn Cevzi, Tezkiretü’l Havas, s. 332-333.
  11.  El-Müfid, el-İrşad, Beyrut, Müessese Alulbayt (a.s) li-tahkikü’t- Turas, 1414/1993, s. 155.
  12.  Kâfi, c. 1, s. 188-189.
  13.  Müfid, el-İhtisas, s. 211; Müntahabü’l Eser, sekizinci bap, s. 97; Tabersi, İ’lamü’l Vera Bi-İ’lamü’l Hüda, c. 2, s. 181-182; Amuli, İsbatü’l Huda Bi-Nususi ve’l Mu’cizat, c. 2, s. 285.
  14.  İbn Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 1, s. 486- 488; Tabersi, İ’lamü’l Vera Bi-İ’lamü’l Huda, c. 2, s. 285.
  15.  Şeyh Müfid, el-İrşad, Müessese el-A’lemi lil-Matbuat, s. 254; Meclisi, Biharü’l Envar, el-Mektebetü’l İslamiye, c. 46, s. 12.
  16.  Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 113; Tabersi, İ’lamü’l Vera Bi-İ’lamü’l Huda, c. 1, s. 469.
  17.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 51-52.
  18.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 56-57.
  19.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 58-59.
  20.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 75.
  21.  Seyyid İbn Tavus, el-Luhuf, s. 290; Meclisi, Biharü’l Envar, c. 45, s. 149 ve Şeyh Abbas Kummi, Nefsü’l Mehmum, c. 1, s. 794.
  22.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 82-83.
  23.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 86.
  24.  Taberi’nin yazdığına göre Mervan’ın İmam Seccad’la (a.s) eskiden kalma bir dostluğu vardı, ancak bu söz temelsizdir, çünkü Mervan hiçbir zaman Haşimilere iyi bir gözle bakmamıştır. Dolayısıyla İmamla onun arasında bir dostluk söz konusu değildir. Taberi, İmam Seccad’ın (a.s) sergilediği ve Haşimilerin en yüksek derecesine sahip olduğu yiğitliği, görmezlikten gelip onu bir arkadaşlık gereği yaptığını göstermeye çalışmaktadır! Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 83.
  25.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 86.
  26.  Bkz. Caferi, Teşeyyü der mesiri Tarih, s. 286.
  27.  Tusi, Ricalü’l Keşşi, s. 126; Tusi, Ahbari Marifetü’r- Rical, s. 126.
  28.  İbn Abd Rabbe, Akdü’l Ferid, c. 3, s. 169; Zehebi, Seyru İ’lamü’n- Nubela, c. 4, s. 392.
  29.  Zehebi, Seyru İ’lamü’n- Nubela, c. 4, s. 392.
  30.  Zehebi, Seyru İ’lamü’n- Nubela, c. 4, s. 393.
  31.  Zehebi, Seyru İ’lamü’n- Nubela, c. 4, s. 393.
  32.  Hilyetü’l Evliya, c. 3, s. 136; Keşfü’l Gumme, c. 2, s. 77; Menakıp, c. 4, s. 154; Sifetü’s- Safve, c. 2, s. 154; Hisal, s. 616; İlelü’ş- Şerai, s. 231; Bihar, s. 90; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 147-148’den naklen.
  33.  Tabakat, c. 5, s. 160; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 148’den naklen.
  34.  Keşfü’l Gumme, c. 2, s. 78; Sifetü’s-Safve, c. 2, s. 54; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 148’den naklen.
  35.  Keşfu’l Gumme, c. 2, s 107; Hilyetü’l Evliya, c. 3, s. 140; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 148’den naklen.
  36.  Aynı kitap, s. 136, Taberi, 3. Bölüm, s. 248; Tabakat, c. 5, s. 164; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 148’den naklen.
  37.  Sifetü’s-Safve, c. 2, s. 54; Hilyetü’l Evliya, c. 3, s. 136; Tabakat, c. 5, s. 136; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 148’den naklen.
  38.  Keşfü’l Gumme, c. 2, s. 77; Menakıp, c. 4, s. 154; Hilyetü’l Evliya, c. 3, s. 136; Bihar, s. 137; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 148’den naklen.
  39.  Seyyidü’l Ehl,Zeynelabidin, s. 7 ve 47.
  40.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 105.
  41.  Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 169-170.
  42.  İbn Kesir, el-Bidayet ve’n Nihayet, c. 9, s. 174; Ez-Zehebi, Tezkiretü’l Huffaz, c. 1, s. 75; El-Emini, Tekmiletü’l Gadir, c. 2, s. 406.
  43.  İbn Ebi’l Hadid, Şerhi Nehcü’l Belağa, c. 15, s. 274.
  44.  İbn Anbe, Umdetü’t-Talib fi Ensabi Al-i Ebi Talib, s. 194; Şehidi, Zendegani Ali b. El-Hüseyin (a.s), s. 108’den naklen.

TURCAV Burs Başvuru Formu


TURCAV Burs Başvuru Formunu PDF formatında bilgisayarınıza veya telefonunuza indirmek için:

Hemen İndir